Tarihin Öğrettiği: Serbest Ticaret Öncesi Korumacılık

http://filozof.net/Turkce/images/stories/Ruyalar/19-yuzyl-fransa.jpg 
'' İngiltere, korumacılığa dayandı ve bunu aşırı biçimde uyguladı ve tatmin edici sonuçlara ulaştı. Ancak iki yüzyıllık korumacılık döneminden sonra serbest ticareti benimsedi, zira onun için korumacılığın artık bir yararı kalmamıştı. Evet baylar, ben de ülkemin konumundan hareketle diyebilirim ki, iki yüzyıldan az bir zamanda korumacılıktan beklenen yararı sağladığında ABD de serbest ticareti benimseyecektir.''
Ulysses Grant*

Çoğunlukla, laissez-faire doktrinlerinin entellektüel kaynağı olan ve tarihlerinin belirli dönemlerinde serbest ticareti uygulamış ve ateşli savunucusu olmuş şimdinin gelişmiş ülkelerinin, etkin devlet müdahalelerinden uzaklaştıkları ölçüde kalkındıkları düşünülür. Ancak bu düşünüş, tarihsel ve ampirik temellerden yoksundur. Zira tarih bize göstermiştir ki, bir süper güç serbest ticaret uygulayıcısı ve savunucusu olmadan önce, sıkı devlet müdahalesi-korumacılık döneminden geçmiştir.

Serbest ticaretinin en ateşli savunuculuğunu yapmış Britanya belki de, bu düşünüşün yanlışlığının en bariz örneğidir. 1600'den önce ham yün ihracatına ve Hollanda'ya gerçekleştirdiği yünlü giysi ihracatına bağımlı, Avrupa'dan teknoloji ithal eden Britanya'da dönemin hükümdarlarının ülkesinde yaşayanların tüketim eğilimlerini etkilemek için sadece İngiltere malı giysiler giymesi, öte yandan ham yün ticaretinin merkezileştirilip, yünlü giysilerin ithalatının yasaklanması Britanya'nın nasıl kalkındığına dair fikir vermesi açısından önemlidir.

Doğal Dağılım Yasası ve Faşizm

http://www.harunyahya.org/kitap/hy_fasizm/res/1.jpg
Kapitalizm, kendi ideolojisine göre devlet müdahalelerinden sıyrılmış rasyonel girişimcilerin etkinliğini gerektirir. Sistemin üzerine bina edildiği serbest rekabetin eğilimi, emeğe emeğin yarattığını, kapitalistlere sermayenin yarattığını vermektir. Velhasıl kapitalizmin çevrelediği herkese bir pay, herkese bir rol ve ödül veren doğal dağılım yasası...

Tüketim Yaratma ve ''Özgür'' Birey

http://www.pazarlamayonetimi.com/wp-content/uploads/2011/02/1t1.jpg 
Tüketim yaratmanın temel koşulu, ihtiyaçların uyarılmasıdır. İhtiyaçlar toplumsal davranış normlarıya yönlendirildiğinden, tüketim yaratma söz konusu olduğunda bir mala duyulan ihtiyaç onun gerçek değerinden(kullanım değerinden) ayrılmıştır.

Büyüme Üzerine Kısa Notlar: Doğru Kurumlar ve Doğru Politikalar

http://lh6.ggpht.com/_6TMMtpnvNEE/SziMm5raAXI/AAAAAAAABOQ/4SGRaRTTdlM/T%C3%BCketici%20Enflasyon_thumb%5B1%5D.jpg 
1950'den başlayarak 1970'lerin ilk beş yılına kadar geçen süreç, bugünün gelişmiş ülkelerinin yüksek iktisadi büyüme performanslarına sahne olmuştur. Bu süreç boyunca bu ülkeler yılda %3-4 oranında büyüdüler. Buna karşılık daha önceki dönemde bu oran %2-2.5 olmuştur. Bugünün gelişmiş ülkelerinin bu üstün performansının arka planında Keynezyen bütçe kurumları, piyasaların sıkı denetimi vardır. Bu kurumların daha adil kaynak dağılımı, daha büyük mali istikrar sağlayarak şimdinin gelişmiş ülkelerinin üstün büyüme performanslarına katkıda bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bir Soyutlama Olarak ''Değer''

http://www.medilifemobil.com/demo/images/stories/emek20fabrika.jpg
Her malda içerilmiş ortak nitelik, kullanım değerinden soyutlanırsa şayet, üretilmeleri için insan emeği harcanmış olmasıdır. O halde bir malın değerini toplumsal olarak gerekli emek miktarı ya da onun üretimi için toplumsal bakımdan gerekli emek zamanı belirler. Bu bağlamda karşılıklı olarak metalar arasındaki ilişki, onların üretimi için gerekli emek zamanları arasındaki ilişkidir.

Venezüella: Yalnızca Bir Protesto Haykırışı mı?

http://www.islamidavet.com/wp-content/gallery/haber/venezuella.png 
Venezüella'yı statükoya karşı durarak farklı bir yer yapanın yalnızca, azınlığın gösterişli zenginlik ve aşırılığı ile çoğunluğun ağır yoksulluğu arasındaki derin uçurum olduğunu söylemek tarihin seyri içindeki bu özgün kavrayışa haksızlık yapmak olur. Keza, insani gelişimle ilgili yeni bir 'düşünüş ve yaşayış'a gerçekten evet demek, bir protesto haykırışından daha fazlasını gerektirir.

Avrupa İktisat Tarihi Okuma Önerileri

Fernand Braudel, Medeniyet ve Kapitalizm, çev. Mustafa Özel, İz Yayıncılık

Fernand Braudel, Uygarlıkların Grameri, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi

Eric J.Hobsbawm, Sanayi ve İmparatorluk, çev. Abdullah Ersoy, Dost Kitabevi

Eric J.Hobsbawm, Devrim Çağı 1789-1848, çev. Bahadır Sina Şener, Dost Kitabevi

Eric J.Hobsbawm, Sermaye Çağı 1848-1875, çev. Bahadır Sina Şener, Dost Kitabevi

Eric J.Hobsbawm, Kısa Yirminci Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Tarihi, çev. Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi

Milli Gelir Nedir? Ne Değildir?

Türkiye yüzde 458,4 artış oranıyla, Lüksemburg ve İrlanda’nın ardından Avrupa’da kişi başına milli gelirini en çok artıran 3’üncü ülke oldu. 
Milli gelirin tanımı kısaca şöyledir: Bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin bütününün net değerine milli gelir denir. Ancak dikkat edilmesi gereken, milli gelirin toplumu oluşturan bireylerin gelirlerinin toplamından farklı, üretici faaliyet sonunda elde olunan gelirlerin toplamına eşit olmasıdır. Bu bağlamda, milli gelir rakamları ile ekonominin gidişatına dair çıkarımlar yapılmak isteniyorsa, milli gelir hesabının nasıl yapıldığı, bu hesaba nelerin dahil edildiği ya da edilmediği son derece önem kazanıyor. Zira belli oranda bir milli gelir artışı her zaman aynı oranda refah artışı ya da istihdam yaratmadığı gibi, küçülme de aynı oranda bir refah kaybı yaratmayabilir.